HUMA KUŞUNUN GÖLGESİ
Zülf-i siyahı saye-i perr-i Hüma imiş
İklim-i hüsne anun içiün padişa imiş
Bir secde ile kıldı ruh-i aftabı zer
Hak-i cenab-ı dost aceb kimya imiş
Avazayi bu aleme Davud gibi sal
Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş
Görmez cihanı gözlerimiz yarı görmese
Mir'at-ı hüsni var ise alem-nüma imiş
Zülfün esiri Baki-i biçare dostum
Bir mübtela-yı bend-i kemendi bela imiş
Meğer o sevgilinin kara zülüfleri, Hüma kuşunun kanadının talih bağışlayan gölgesi imiş. Zaten bu yüzden de güzellik ülkesinin sultanı o imiş.
Sevgilinin avlusunun toprağı nasıl bir kimya imiş ki, güneş oraya bir secde etmekle hemen yanağı kıpkızıl bir altına dönüşüvermiş.
Avazen bu alemde Davut gibi çınlasın. Çünkü bu gök kubbede baki kalan ancak hoş bir seda imiş.
Sevgiliyi görmediğimiz vakit cihan gözümüze görünmezolur. Eğer Ayine-i Alem-nüma diye bir şey var ise, zannımızca o sevgilinin güzelliğinin aynasından ibaret imiş.
Sevdiceğim! Zülfüne bağıyla esir olan şu biçare Baki, bu haliyle meğer bir bela kemendinin yani senin zülfünün bağına tutulup kalmış da ondan kendini alamıyor.
|