GÜZ YELLERİNİN SAVURDUĞU HAYALLER
Nam u nişane kalmadı fasl-ı bahardan
Düşdi çemende berg-i dıraht i'tibardan
Eşcar-ı bağ hırka-ı tecride girdiler
Bad-ı hazan çemen el aldı çenardan
Her yaneden ayağına altun akup gelür
Eşcar-ı bağ himmet umar cuybardan
Sahn-ı çemende durma salınsun sabayıla
Azadedür nihal bugün berg ü bardan
Baki çemende hayli perişan imiş varak
Benzer ki bir şikayeti var rüzgardan
Sonbahar erişti ve bahar mevsiminden ne ad ne de bir iz kaldı. Artık kırlarda, ağaç yaprakları da itibardan düştü.
Bahçenin ağaçları bir derviş gibi soyutlanmışlık hırkasına büründüler. Sonbahar rüzgarı, kırlarda çınardan el aldı.
Bağdaki ağaçlar ırmaktan bir alicenaplık ve iyilik ummaktalar. Bu yüzden olsa gerek ki tıpkı Kanuni devrindeki Osmanlı İmparatorluğu gibi her taraftan ayağına sarı yapraklara eş altın akıp gelmekte.
Fidan, bugün yaprak ve meyveden arınmış ağırlıklarını atmıştır. Artık sevgili gibi çimenliğin ortasında hafif esen yeller ile durmadan salınsın gezsin.
Ey Baki! Yaprak, kırlarda hayli perişan olmuş oradan oraya savrulmakta. Sanki rüzgardan veya zamandan bir şikayeti var gibi.
|